Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
SPİKER OLMA HAYALİ "Hayal" sözcüğünün anlamına baktığınızda;  Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, imge, hülya... tanımı ile karşılaşırsınız. Hedefleriniz olmalı, yapmak istediğiniz işi elde etmek için hırsınız olmalı elbette. Beni eğitim için arayanların % 80'i "Spiker olmak istiyorum" diyor; "Diksiyon eğitimini almalısınız, ses renginiz mikrofon için uygunsa spiker, sunucu olabilmeniz için eğitim alabilirsiniz" diyorum. Kısa bir sessizlik oluyor; "Yani herkes olamaz mı?  Sadece profesyonel konuşmacılar değil, sokaktaki herkesin -ne iş yaparsa yapsın, hangi sektörde ve hangi seviyede olursa olsun- konuşma eğitimine gereksinimi vardır. İş ilanlarını incelerseniz "diksiyonu düzgün" ibaresini çoğunlukla görürsünüz. Çünkü çalışan arayanlar iletişim hattında konuşmanın ne kadar önemli olduğunu bilirler; çok azı anlamını bilmeden yazmıştır bu şartı...  Hayal etmek başarmanın belki de ilk adımıdır, hepim
ANNE BİZİ NEDEN SEVMİYORLAR? Bazı insanlar, diğer bazı insanlar tarafından sevilmezler; hatta “insan” olarak anılmaması için bilimsel(!) tezler uydururlar. 17. Ve 18. Yüzyıllarda, açık denizlere çıkabilecek gemiler yapan Avrupalılar, ellerinde garip haritalarla yola çıkarlar. Okyanusların azgın dalgalarıyla boğuşarak ve bazıları derin sularda kaybolarak, farklı kıyılara ulaşırlar. Tam olarak nereye gittiklerini bilemeden kimi Afrika kıyılarına, kimi de Amerika kıyılarına ulaşır.  Uzak doğuyu unutmayalım; sözünü ettiğimiz coğrafya oldukça geniş bir alan. Gittikleri yerlerde tatil yapmazlar kuşkusuz; sömürge kavramı o dönemde gelişir. Yerlileri ‘hayvan’ veya ‘insan olmayanlar’ olarak tanımlarlar.  Bunun nedeni araştırılırsa, yaptıkları işgal ve kıyımın haklı gösterilmesi gerekçesi ortaya çıkıyor. Bu gelişmiş(!) istilacılar, gittikleri yerde işlerine yarayacak her türlü madeni, gıdayı yine o koca gemileriyle kendi kral ve kraliçelerine taşıyıp, daha çok kaynakla daha uzaklara ve ye
12 DAVRANIŞ İÇİN ANALİZ 1.     Emir vermek 2.     Tehdit etmek 3.     Uyarmak 4.     Konuyu saptırmak 5.     İsim takmak  6.     Sınamak 7.     Sürekli öğüt vermek  8.     Eleştirmek 9.     Olumsuz yargılamak  10. Nutuk çekmek 11. Suçlamak  12. Alay etmek    Bu 12 maddeden ne anladınız? Hemen açıklamaya çalışayım; dikkat ettiyseniz bunların her biri ayrı ayrı sevimsiz ve birçok kişinin sıkça karşılaştığında tepki gösterebileceği davranışlar. Yani komşunuz, arkadaşınız, sevgiliniz; hatta hiç tanımadığınız biri size bu oklardan birini fırlatmayı alışkanlık haline getirmişse tepki verirsiniz; benzer bir tavır gösterir, sert bir karşılık verebilirsiniz, ya da çok sabırlıysanız ikinciyi bekler sonra saldırırsınız. Eğer bir tedavi uzmanı/danışman iseniz ya da karşınızdaki kişiye duygudaşlık yapıp, yanlış gönderisini sabırla ona açıklamayı seçseniz de  –bu tutumunu sürdürürse- son çare benzer bir karşılık verirsiniz. Yani hepsinin bir sınırı vardır; eğe
Ekonobankanomi Ekonominin 2 temel ayağı vardır; gelirler ve giderler. Yani kaynakların vardır, o kaynaklardan gelir elde edersin. Bir de temel harcamaların vardır, gelirlerin bir bölümünü onlara harcarsın; elinde para kalıyorsa gelirin giderinden yüksek demektir; yani tasarruf edebileceğin ya da yatırım yapabileceğin bir miktar vardır. Bir aile bütçesi düşünün; aylık olarak geliri ile temel gideri arasındaki fark başka harcamalar için de artabiliyorsa ister tasarruf edip biriktirebilir, isterse daha fazla alışveriş yaparak onu harcar.  Aslına bakarsanız bu ailenin para harcaması, ülke ekonomisinin canlanması açısından önemlidir; para döner, esnaf kazanır, otomobil satılır, vergiler ödenir vs. Yani o ailenin gelirini, temel harcamalarına kıt kanaat yetecek düzeyde tutarsanız, ekonomiyi canlandıramazsınız. Yapabilirsiniz ama borçlandırarak. Yani bankalardan krediler, kredi kartları verirsiniz; kendi parası varmış duygusuyla en yeni model cep telefonlarından ithal kaşar peynirler
ARKA ODA Şu sıralar eğitimin içeriği ve elbette kurumları üzerine çok konuşu(yoruz)luyor.  Kurumsal değil de, insan bilimi ve “Benlik” açısından bakarsanız camın ardında neler var? Biraz kavramlardan söz edelim. Eğitim: “Belli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme işi” “Yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme. Eş anlamlısı: Terbiye”   (Google) “Semantik açıdan   (Lâtince)  educare fiilinden gelir; inşa etmek, ayağa kaldırmak, dikmek” (Vikipedi) Yıllarca belki de eğitimin anlamını  –sözlük tanımları dışında-  öğrenmeden ya da birileri size açıklama gereği duymadan eğitim(ler) aldınız. Şimdi söyleyin bakalım; eğitimli misiniz? Cevap şu olabilir: Hangi açıdan? Yani soru şu: Okulları ve mesleğini bir yana koy; eğitimli misin? Yani hangi meslek dalında olduğunu değil de, ne öğrendiğini, kim olduğun
DİNLEMEK “ İletişimde önemli parçalardan biridir dinlemek. Dinlemeyi bilmiyorsanız, kendinizi anlatmak için de yolu bulamazsınız. Karşı taraf kimdir ve neyi anlatmayı deniyor? Onun hakkında ve anlatmaya çalıştığı şeyler hakkında ne biliyorsunuz? İletişim başlığı altında “Dinlemek” konusuna bakarsanız, buna benzer bir giriş karşılar sizi. İletişimsizliğin en önemli unsurlarından biridir “Dinlemek” Günlük yaşamımızda pek dikkate almadığımız, oysa karşı tarafın cesaretini, size ulaşma isteğini kıran; belki de daha kötüsü iletişimi koparma kararına varmasıyla sonuçlanabilecek bir durum. “Sen” dilini kullanmak, yargılayıcı üslup kullanmak, duygudaşlık yapmamak, önyargılı olmak… Bunların hepsi olumsuz, duyarsız kişiliği simgeler ve bu tiplemenin özelliğidir “Dinlememek”  ve alışkanlık yapar; galatlaşır bu iletişim biçimi. İnsanlar birbirini dinlemez olur kısa süre sonra; biri Çince, diğeri Portekizce konuşarak tartışan iki insan düşünün… Durmadan ve boşa konuşmak da çok tehlikelidir
Kendini Geliştir; sihirli 13 1 . Gözlemci ve araştırmacı ol; bir bisikletin nasıl çalıştığı önemlidir; ama asıl o mekanik düzenin hangi mantıkla dizilmiş olduğudur. Yaşadığın kentte, sokakta ilgini, tepkini çeken neler varsa araştır. 2. Kitap oku; kitap kağıt kokusunu alarak okunur; bilgisayar vb. üzerinden okuma, kitabın aslından alacağın hazzı vermez. 3. Aktüel bilgi edin; Siyaset ilgini çekmese de Dünya ve bölge sorunları hakkında bilgiler edin, gazete oku, izle. 4. Zamanını verimli kullan; uyku/yemek dışında kalan süre yaklaşık 13 saat; akıllı telefon vb. araçlara günde toplam 2 saatten fazla ayırma; o da gerekli ise. Yapılacak işlerini erteleme; hayatı ıskalarsın. Sürekli durarak da koşarak da yaşayamazsın. Sakın işlerini erteleme 5. Sosyal medyayı iyi ve verimli kullan; Profesyonel kullanıcılar kimin nerede hangi resmi çektirdiği ile ilgilenmezler; senin ilgi alanlarındaki gezinmelerine bakarlar. Facebook, twitter, instagram vb. bütün paylaşımlarında “beğen” saçmalı
KONUŞUYORUM, ÖYLEYSE VAR MIYIM? Başka bir ülkede yaşıyor olmak, Türkçeyi konuşamamak sonucunu doğrulamaz; olsa olsa "evde Türkçe konuşmuyoruz, çünkü yaşadığımız ülkenin dili bizim için daha önemli" savunmasının çocuklara yansımasıdır. Haksız mı bu insanlar? İş bulmak zorunda, eğitim almak zorunda, doğru iletişim kurmak zorunda; yani kendini doğru ifade etmek zorunda... Evet haklı. Yani kimlik mi, aş mı? Sorusuna doğru cevabı bulmak zorunda. Ülkemize gelen yabancılar var, yani yerleşik olarak gelenler, yaşamının geri kalanını burada Türkiye'de geçirmek isteyenler. Hiçbiri dilinden vazgeçmiyor. Yaşamayı seçtiği yerde; örneğin Alanya'da sokaktaki çocuk bile onun dilini konuşabildiği için mi? Bizler dilini anlamamayı eziklik sayıp, utandığımız için mi? İş aş kaygısı taşımadığından mı? Bu soruların hepsine "evet" diyebilirsiniz. Çünkü ucundan kıyısından doğruluk payları vardır. Peki durum bizim için "entegre olma" kaygısı ise ne yapmalıyız? Konuştuğu
2000'li yılların başında Lyon sokaklarında dolaşırken; bir yandan korunmuş ve estetik olarak saklanmış, abartmadan süslenmiş kenti, diğer yandan da kent sokaklarında, ayrıştırılmış mahallerinde yaşayan göçmenlerin kendi hayatlarını izlemiştim. Ne gariptir ki, Lyon sakinleri yavaş yavaş kendi parçaları haline gelen bu insanları benimsemiş mi yoksa çaresizlikten mi kabullenmiş pek anlaşılmıyor. Radikal 'ret' çiler dışında dile getiren yok.  Daha çok ilgilendiğim şey konuştukları dil oldu. Fransızlar akıcı dillerini asla İngilizceye kaptırmama uğraşı içindeler; İngilizce sorunuza Fransızca cevap veriyorlar. Ama Türkçe sorarsanız etraflarına bakınıyorlar; bir Türk var mı oralarda diye... Çoğunlukla da buluyorsunuz.  Türkler -iş bulabilmek için- öğrenmişler Fransızcayı. Çalışmak ya da okula gitmek zorunda olmayanlarla tanıştım; tek bir sözcük öğrenmemişler. Düşünsenize 5, 10, hatta daha fazla bir süredir yabancı bir ülkede yaşıyorsunuz ve o ülkenin dilinde tek kelime bilmiyors