Kayıtlar

HAVUZ PROBLEMİ Küçük, eli yüzü kir içinde, kocaman kara gözlü bir kız çocuğu arabanın camını tıkırdattı ışıkta beklerken. Tanrı vergisi sürmeli gözlü Ortadoğulu bir kız. Çaresiz ve yorgun bir küçük işçi gibi, avucunu açıp uzattı. Işık yanıp, arabaların hareketiyle de kendini havuzlu kaldırıma attı; bizim dilenen çocuklarla rekabette. Kim getirdi seni 1000 km uzaktan Ankara'ya, İzmir'e, Çanakkale'ye küçük kız? Ne yer, ne içersin; okula gider misin, gece nerede uyursun? Kim verir  ilâcını, şekerini?                                                                                                     Hiç oyuncağın oldu mu? Roma sokaklarında dolaşırken esrimiş taş duvarların birbirine payanda olduğu yapılar, Her küçüklü büyüklü meydanda havuzlar, milat öncesi başlamış yapılanmanın bugüne kadar kâh koruyarak, kâh özellikleri benzetilerek resmin bozulmadığını görmek, Ankara ya da İstanbul’u bilenler için acı verici. Doğu Roma'nın bıraktığı 2500 yıllık taş duvarı eze
FOTOĞRAF Kaymakam ahaliyi meydana toplayıp, yıkılmasına karar verilen mahalleleri saydı ve herkese yeni evler yapılacağını söyledi, sonra da koca iş makineleri vilayet yolundan gürültüyle gelip, işgal kuvvetleri gibi kasabanın mezarlık tarafındaki arsaya dizildiler. Haftasına kalmadı bir dizi ev dümdüz ediliverdi. Birilerinin para kazanmak için bunu tezgâhladığı söylentileri ile özellikle yıkılacağı söylenen bölgede oturanlar ayaklanmış ve vilayet yolu tarafına barikatlar kurmuşlardı. Komşu şehirlerden hatta başkentten bile gelenler olduğu söyleniyordu. Sonra jandarma geldi, onlar da barikatların karşısına yerleştiler. Oldukça kalabalık bir grup, bando takımıyla barikatların arkasında oyun havaları, türküler çalıp söylemeye başladılar. Kaymakam birkaç kez aralarına girip ikna etmeye çalıştıysa da başaramadı; hatta biraz da itiş kakış yaşandı. Ön saflarda; üzerinde "Ranta hayır" "Evimiz namusumuzdur" yazan beyaz gömlekleriyle bağdaş kurmuş -bazıları da kasaba d
ÇEK BİR REFERANDUM Sokakta referandum, kahvede referandum, okulda referandum, gazetede, televizyonda, bakkalda, berberde, lokantada referandum. Televizyonda, radyoda haberlerin, tartışmaların odağında referandum var. Gazetelerin ilk sayfalarında referandum var. Hayatımız son birkaç aydır hep referandum üzerine kurulu. Her şeyi bilen uzmanlarımız akşamları saatlerce referandum konuşuyor; ‘evet’in, ‘hayır’ın ne kadar önemli olduğu üzerine tartışıyorlar. Gündemimiz her şeyiyle referandum yani. Bu referandum dedikleri nedir? Türkçesi; halk oylaması, oydaşma. Oydaşma; bir konu üzerinde karar birliği sağlamak demek. Referandum da aslında evet veya hayır üzerinde bir oydaşmadır. Yüzde kaç olursa bu bir oydaşma sayılır? %51 ile kabul edilen bir seçenek, çoğunluğun onayladığı anlamını taşır mı? Geriye kalan %49 istemiyorsa yani… %60 ve üzeri mi olmalı yoksa daha yüksek bir oran mı belirlenmeli; bunu tartışmayı uzmanlarımıza bırakalım.  Bazı siyaset bilimciler  –biraz bu gerekçeyle, bir
SPİKER OLMA HAYALİ "Hayal" sözcüğünün anlamına baktığınızda;  Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, imge, hülya... tanımı ile karşılaşırsınız. Hedefleriniz olmalı, yapmak istediğiniz işi elde etmek için hırsınız olmalı elbette. Beni eğitim için arayanların % 80'i "Spiker olmak istiyorum" diyor; "Diksiyon eğitimini almalısınız, ses renginiz mikrofon için uygunsa spiker, sunucu olabilmeniz için eğitim alabilirsiniz" diyorum. Kısa bir sessizlik oluyor; "Yani herkes olamaz mı?  Sadece profesyonel konuşmacılar değil, sokaktaki herkesin -ne iş yaparsa yapsın, hangi sektörde ve hangi seviyede olursa olsun- konuşma eğitimine gereksinimi vardır. İş ilanlarını incelerseniz "diksiyonu düzgün" ibaresini çoğunlukla görürsünüz. Çünkü çalışan arayanlar iletişim hattında konuşmanın ne kadar önemli olduğunu bilirler; çok azı anlamını bilmeden yazmıştır bu şartı...  Hayal etmek başarmanın belki de ilk adımıdır, hepim
ANNE BİZİ NEDEN SEVMİYORLAR? Bazı insanlar, diğer bazı insanlar tarafından sevilmezler; hatta “insan” olarak anılmaması için bilimsel(!) tezler uydururlar. 17. Ve 18. Yüzyıllarda, açık denizlere çıkabilecek gemiler yapan Avrupalılar, ellerinde garip haritalarla yola çıkarlar. Okyanusların azgın dalgalarıyla boğuşarak ve bazıları derin sularda kaybolarak, farklı kıyılara ulaşırlar. Tam olarak nereye gittiklerini bilemeden kimi Afrika kıyılarına, kimi de Amerika kıyılarına ulaşır.  Uzak doğuyu unutmayalım; sözünü ettiğimiz coğrafya oldukça geniş bir alan. Gittikleri yerlerde tatil yapmazlar kuşkusuz; sömürge kavramı o dönemde gelişir. Yerlileri ‘hayvan’ veya ‘insan olmayanlar’ olarak tanımlarlar.  Bunun nedeni araştırılırsa, yaptıkları işgal ve kıyımın haklı gösterilmesi gerekçesi ortaya çıkıyor. Bu gelişmiş(!) istilacılar, gittikleri yerde işlerine yarayacak her türlü madeni, gıdayı yine o koca gemileriyle kendi kral ve kraliçelerine taşıyıp, daha çok kaynakla daha uzaklara ve ye
12 DAVRANIŞ İÇİN ANALİZ 1.     Emir vermek 2.     Tehdit etmek 3.     Uyarmak 4.     Konuyu saptırmak 5.     İsim takmak  6.     Sınamak 7.     Sürekli öğüt vermek  8.     Eleştirmek 9.     Olumsuz yargılamak  10. Nutuk çekmek 11. Suçlamak  12. Alay etmek    Bu 12 maddeden ne anladınız? Hemen açıklamaya çalışayım; dikkat ettiyseniz bunların her biri ayrı ayrı sevimsiz ve birçok kişinin sıkça karşılaştığında tepki gösterebileceği davranışlar. Yani komşunuz, arkadaşınız, sevgiliniz; hatta hiç tanımadığınız biri size bu oklardan birini fırlatmayı alışkanlık haline getirmişse tepki verirsiniz; benzer bir tavır gösterir, sert bir karşılık verebilirsiniz, ya da çok sabırlıysanız ikinciyi bekler sonra saldırırsınız. Eğer bir tedavi uzmanı/danışman iseniz ya da karşınızdaki kişiye duygudaşlık yapıp, yanlış gönderisini sabırla ona açıklamayı seçseniz de  –bu tutumunu sürdürürse- son çare benzer bir karşılık verirsiniz. Yani hepsinin bir sınırı vardır; eğe
Ekonobankanomi Ekonominin 2 temel ayağı vardır; gelirler ve giderler. Yani kaynakların vardır, o kaynaklardan gelir elde edersin. Bir de temel harcamaların vardır, gelirlerin bir bölümünü onlara harcarsın; elinde para kalıyorsa gelirin giderinden yüksek demektir; yani tasarruf edebileceğin ya da yatırım yapabileceğin bir miktar vardır. Bir aile bütçesi düşünün; aylık olarak geliri ile temel gideri arasındaki fark başka harcamalar için de artabiliyorsa ister tasarruf edip biriktirebilir, isterse daha fazla alışveriş yaparak onu harcar.  Aslına bakarsanız bu ailenin para harcaması, ülke ekonomisinin canlanması açısından önemlidir; para döner, esnaf kazanır, otomobil satılır, vergiler ödenir vs. Yani o ailenin gelirini, temel harcamalarına kıt kanaat yetecek düzeyde tutarsanız, ekonomiyi canlandıramazsınız. Yapabilirsiniz ama borçlandırarak. Yani bankalardan krediler, kredi kartları verirsiniz; kendi parası varmış duygusuyla en yeni model cep telefonlarından ithal kaşar peynirler