FOTOĞRAF
Kaymakam ahaliyi meydana toplayıp, yıkılmasına karar
verilen mahalleleri saydı ve herkese yeni evler yapılacağını söyledi, sonra da
koca iş makineleri vilayet yolundan gürültüyle gelip, işgal kuvvetleri gibi
kasabanın mezarlık tarafındaki arsaya dizildiler. Haftasına kalmadı bir dizi ev
dümdüz ediliverdi. Birilerinin para kazanmak için bunu tezgâhladığı
söylentileri ile özellikle yıkılacağı söylenen bölgede oturanlar ayaklanmış ve
vilayet yolu tarafına barikatlar kurmuşlardı. Komşu şehirlerden hatta başkentten
bile gelenler olduğu söyleniyordu. Sonra jandarma geldi, onlar da barikatların
karşısına yerleştiler. Oldukça kalabalık bir grup, bando takımıyla barikatların
arkasında oyun havaları, türküler çalıp söylemeye başladılar. Kaymakam birkaç
kez aralarına girip ikna etmeye çalıştıysa da başaramadı; hatta biraz da itiş
kakış yaşandı. Ön saflarda; üzerinde "Ranta hayır" "Evimiz
namusumuzdur" yazan beyaz gömlekleriyle bağdaş kurmuş -bazıları da kasaba
dışından- adam ve kadınlar, o halaylar için bile yerinden kalkmıyor, ihtiyaç
gidermeye veya yemeğe nöbetleşe gidiyorlardı. Kolluk kuvvetlerinin hemen
arkasında yerleşen bir başka grup da; "İl olmak istiyoruz"
"Hainler evinize dönün" "Yaşa Başbakanım; Büyüt bizi"
sloganları ve pankartları taşıyordu. Yakın mahallelerin kadınları ve
çocuklarıysa, her iki grubu da karşıdan gören bayıra dizilmiş, geç saatlere
kadar çekirdek yiyerek bu yeni eğlenceyi izliyorlardı; yazlık sinemanın işleri
bile bozulmuştu.
Deli Hasan iki grubun arasından
kollarını havaya açarak ve çığlıklar atarak koştu, herkes sustu, jandarma
komutanı şaşkın baktı. Her iki tarafta gülüşmeler oldu, seyirciler çekirdek
çitlemeye devam etti.
Bu bir kurgu; ama hiç yabancı gelmedi
değil mi?
Kentlerin siluetleri, kentlerin,
insanlarının, kültürünün kimliğidir. Çok değil; 50'li yılların İstanbul'una,
İzmir'ine, Diyarbakır'ına ait fotoğraflara bakarsanız özgün yapıları, taş
yolları, tarihin eski çağlarından kalmış duvarları, binaları görürsünüz. Zaman
zaman "40'lı Yıllarda İzmir" gibi başlıklarla sergiler açılır,
insanlar hayranlıkla izler, kentin o zamanki görüntülerinden, Şu hangi cadde? Bu
hangi meydan? Oyununu oynarlar. Sonra unutulur o görüntüler; üzerine siyah
asfalt dökülmüş taş sokaklarda arabalarına park yeri arayıp, yıkılmış bir
konağın arsasına yapılmış düz ve soğuk beton apartmanlarında geceye çekilirler.
Sokağın alt başından bir kamyonetin arkasında davulunu çalarak hızlıca dolaşan
Ramazan davulcusu "Uyanın" der; hatta hoparlöründen "Davul Kaydı”nı
dinletir...
Şimdi 20'li yaşlarında olanlar için bildikleri
siluet 2000'li yılların başı. 2030 yılında bu fotoğraf bile kalmayacak.
Rant kurbanı demek yeterli değil kentler
için; biraz da kimlik değiştirme gayreti var sanki. Geçmişe dair izleri,
isimleri, tarihi unutturalım; genç olanlara daha kolay yutturulabilir, yaşamış
olanlar da zamanını doldurup gider nasıl olsa. Yani yeni görünüm, kültürel
kimliği ve geçmişi unutturabilmek için -başlangıç da olsa- bir adım. Zaman
örter sonrasını. Birkaç eski mahalleyi "Restore" edip yutturmaya
çalışmak yetmiyor olsa da.
Avrupa kentlerinin çoğunda bugün, 30'lu
yıllara ait bir film çekebilirsiniz; hatta daha öncesine. Binalar, meydanlar ve
yerdeki taşlar aynen duruyor çünkü. Sokağı boşaltın yeter. Yeni binalar,
yerleşim alanları bu kentlerin dışında yükseliyor; yani yer altı trenine 1930'da
biniyor, 5 istasyon sonra 2017'de iniyorsunuz.
Cami avlusunda toplanmış güvercinler
telaşla havalandı. Deli Hasan, avlu kapısından içeri doğru koşunca namaza
hazırlanan birkaç kişi de toparlanıp telaşla camiye daldı.
Hasan ortalıkta kimse kalmayınca,
komutan edasıyla elleri belinde "Dağılın kâfirler" diye haykırdı ve
hızlı adımlarla cami avlusunu terk etti. Yirmi katlı blokların kaba inşaatı
devasa gölgeleriyle yükseliyordu; çevik bir hareketle şantiye tellerine
tırmanıp, hayran hayran seyre daldı.
Yorumlar
Yorum Gönder