ÇEK BİR REFERANDUM
Sokakta referandum, kahvede referandum, okulda referandum,
gazetede, televizyonda, bakkalda, berberde, lokantada referandum. Televizyonda,
radyoda haberlerin, tartışmaların odağında referandum var. Gazetelerin ilk
sayfalarında referandum var. Hayatımız son birkaç aydır hep referandum üzerine
kurulu. Her şeyi bilen uzmanlarımız akşamları saatlerce referandum konuşuyor;
‘evet’in, ‘hayır’ın ne kadar önemli olduğu üzerine tartışıyorlar. Gündemimiz
her şeyiyle referandum yani.
Bu referandum
dedikleri nedir? Türkçesi; halk oylaması, oydaşma. Oydaşma; bir konu üzerinde karar
birliği sağlamak demek. Referandum da aslında evet veya hayır üzerinde bir
oydaşmadır. Yüzde kaç olursa bu bir oydaşma sayılır? %51 ile kabul edilen bir
seçenek, çoğunluğun onayladığı anlamını taşır mı? Geriye kalan %49 istemiyorsa
yani… %60 ve üzeri mi olmalı yoksa daha yüksek bir oran mı belirlenmeli; bunu
tartışmayı uzmanlarımıza bırakalım. Bazı
siyaset bilimciler –biraz bu gerekçeyle,
biraz da halkın o konuda yeterli bilgiye erişip erişemediğinden emin olamayız
diye- referandumu kritik buluyor; daha
doğrusu referandumu, konu tüm tartışmalardan ve yetkin ellerde oluşturulduktan
sonra kullanmak gerekir diyorlar. Doğru tarafı da yok değil. Özellikle anayasa
gibi karmaşık ve çok önemli bir başlıkta, halkın tamamının çok iyi
bilgilendirilmesi, tarafların söylemlerinin tüm seçmene ulaştırılabilmesi şart.
Bunu tartışmayı da uzmanlarımıza bırakalım; söylenecekler aynı olsa da, en iyi
malzeme şimdi ‘referandum’
Referandum sözcüğünün köküne bakınca karşımıza yabancı diller
çıkıyor; Bu sözcük Latince referre,
relat- "geri götürmek, başvurmak" fiilinden +end ekiyle türetilmiş. Bazı kaynaklar
doğrudan Fransızca réferéndum
sözcüğünü gösteriyor. Zaten birçok Fransızca sözcüğü alıp, Türkçe söylenişe
uyumlulaştırıp kullanmışız; televizyon, reflektör
gibi. Türkçe karşılığı olsa da, öyle kullanmak havalı görünüyor. Referans sözcüğünün de aynı kökten
geldiğini biliyoruz; tavsiye, kaynak göstermek gibi anlamları var dilimizde.
Referandum, yani Halk Oylaması ile benzer anlamda kullanılan bir sözcük
daha var; plebisit. Aslında
referandumdan daha farklı bir anlamı var; belirli bir dönem iktidarı elinde
bulunduranların, hazırladıkları bir anayasa taslağını blok olarak halkın önüne
getirip, evet mi, hayır mı? Diye sormalarıdır. Bu, yönetene yeni yetkiler veren
tek bir madde bile olabilir. Halk, hazırlık ve kararlar sürecinde yoktur; önüne
konan ne ise, o anda kararını verir. Yani referandumda, konu olan her ne ise,
halkın ve sivil toplum kuruluşlarının talebi ile şekillenir; plebisitte ise
yöneten bir karar verir ve halkın önüne koyar. Genellikle, diğer siyasi
aktörleri devre dışı bırakarak, yakaladığı rüzgârla halkın oyuna başvuru biçimi
yani. Nazi Almanya’sında Adolf Hitler, iktidarını pekiştirmek için
kullanmıştı örneğin.
Plebs, eski Roma'da, ayrıcalıklı sınıf
dışında kalan kalabalık halk sınıfına verilen isimdir. plebs meclislerinin aldığı karar anlamında olan Latince; plebiscitum kökünden
gelir. 1789 Fransa devrimi sonrası da halkın iradesi olarak kabul görmüş. Halk meclisleri deyince sempatik geliyor
ama yakın tarihte pek öyle kullanılmamış.
Türkiye yakın tarihinde bir plebisit örneği var; Kurtuluş
savaşından sonra, sınırlarımız dışında kalan Hatay için Cemiyet-i Akvam’ın
(Bugünkü Birleşmiş Milletler) kontrolünde, 15 Nisan 1938’de plebisit başladı,
ama devam edilemedi. Daha sonra 22 Temmuz-1 Ağustos tarihleri arasında
yapılabildi, daha sonra 29 Haziran 1939’da Türkiye
Cumhuriyeti’ne katılacak olan Hatay Cumhuriyeti kuruldu.
Halk oylamaları için de 6 örnek var Cumhuriyet tarihinde; Milli Birlik Komitesi tarafından hazırlanan
1961 Anayasası 9 Temmuz 1961'de halk oylamasına sunuldu. 1961 Anayasası, yüzde
38,3 "hayır" oyuna karşılık, yüzde 61,7 "evet" oyuyla kabul
edildi.
12
Eylül 1980 darbesi sonrası askeri yönetimin belirlediği "Danışma
Meclisi" tarafından hazırlanan anayasa, 7 Kasım 1982'de halkın oyuna
sunuldu. Bu anayasa, yüzde 8,6 oranında ‘hayır’ oyuna karşılık, yüzde 91,4
oranında ‘evet’ oyu aldı. Rekor ‘evet’ yüzdesi vardı, şimdi adı; “Darbe
Anayasası” ve kimse istemiyor.
Gelelim
3. Halk oylamasına; 1982 Anayasası'nın geçici 4. maddesi ile getirilen siyasi yasakların
kaldırılıp kaldırılmamasını oylamak için 6 Eylül 1987'deki halk oylamasında
yüzde 50,2 ‘evet’e karşılık yüzde 49,8 ‘hayır’ sonucu çıktı. Böylece aralarında
Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan'ın da olduğu eski
siyasilerin, siyasi yasakları sona erdi.
Siyasiler,
yerel Seçimleri erkene alalım mı? Diye halka soralım dediler, 25 Eylül 1988'de 4. halk oylamasında sandığa gidenlerin
yüzde 65'i ‘hayır’, yüzde 35'i ise ‘evet’ oyu kullandı. Yani halk “Erken yerel
seçime hayır” dedi.
21 Ekim 2007'de yapılan 5. halk oylamasında
seçmenlerin tercihi yüzde 68,9 ‘evet’, yüzde 31,1 ‘hayır’ oldu. Bu oylamanın
sorusu; “Cumhurbaşkanını halk seçsin mi? İdi.
Ve
yapıldığı tarih açısından ironik bir halk oylaması var; 12 Eylül 2010'da seçmen
anayasada 26 maddelik değişiklik paketi için sandığa gitti. Oy kullanan
seçmenlerin 57,9'u ‘evet’ ve yüzde 42,1'i ise ‘hayır’ oyu verdi. Böylece,
Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yeniden
yapılandırılması, memura toplu sözleşme hakkı, askere sivil mahkeme yolunun
açılması, kişisel verilerin korunması ve Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının
yargıya açılmasının da aralarında olduğu değişiklikler onaylandı.
Seviyoruz
heyecanı…
Yorumlar
Yorum Gönder