KONUŞUYORUM, ÖYLEYSE VAR MIYIM? Başka bir ülkede yaşıyor olmak, Türkçeyi konuşamamak sonucunu doğrulamaz; olsa olsa "evde Türkçe konuşmuyoruz, çünkü yaşadığımız ülkenin dili bizim için daha önemli" savunmasının çocuklara yansımasıdır. Haksız mı bu insanlar? İş bulmak zorunda, eğitim almak zorunda, doğru iletişim kurmak zorunda; yani kendini doğru ifade etmek zorunda... Evet haklı. Yani kimlik mi, aş mı? Sorusuna doğru cevabı bulmak zorunda. Ülkemize gelen yabancılar var, yani yerleşik olarak gelenler, yaşamının geri kalanını burada Türkiye'de geçirmek isteyenler. Hiçbiri dilinden vazgeçmiyor. Yaşamayı seçtiği yerde; örneğin Alanya'da sokaktaki çocuk bile onun dilini konuşabildiği için mi? Bizler dilini anlamamayı eziklik sayıp, utandığımız için mi? İş aş kaygısı taşımadığından mı? Bu soruların hepsine "evet" diyebilirsiniz. Çünkü ucundan kıyısından doğruluk payları vardır. Peki durum bizim için "entegre olma" kaygısı ise ne yapmalıyız? Konuştuğu
Bu blogdaki popüler yayınlar
NASIL GÖRÜNÜYORUM,NE ANLATIYORUM? Toplum içinde nasıl göründüğümüzü her zaman düşünürüz; evden çıkarken göz attığımız boy aynası, sokakta insanların yüzünde aradığımız "nasılım" kuruntusu, birinin; "gömleğin güzelmiş" demesinin tüm günümüze yansıması... Sadece konuşarak kendimizi ifade edemeyiz. Beden dilinin ve imajımızın, iletişimin önemli parçaları olduğunu unutmamalıyız. BEDEN DİLİ Konuşmak kadar bedenin verdiği mesajlar da önemlidir. Ancak beden dili şemalarla anlatılamayacak kadar detay içeren ve her duruş veya jestin/mimiğin bir anlamının olmadığı karmaşık bir konudur. Çeşitli kaynaklarda anlatıldığı gibi; oturuşun, ayak ve el hareketlerinin, bakışların elbette içerdiği anlamlar olabilir. Ancak kollarını kavuşturmak “üşüyor olmak” gibi doğal bir hareket de olabilir. “Kendini kapatıyor” veya “Öz güveni eksik” gibi bir anlam taşımayabilir. Beden Dili Uzmanları, bireylerin genel oturuş, tepki vb. davranışlarından veya duruşlarından elbette bazı anlamlar
2000'li yılların başında Lyon sokaklarında dolaşırken; bir yandan korunmuş ve estetik olarak saklanmış, abartmadan süslenmiş kenti, diğer yandan da kent sokaklarında, ayrıştırılmış mahallerinde yaşayan göçmenlerin kendi hayatlarını izlemiştim. Ne gariptir ki, Lyon sakinleri yavaş yavaş kendi parçaları haline gelen bu insanları benimsemiş mi yoksa çaresizlikten mi kabullenmiş pek anlaşılmıyor. Radikal 'ret' çiler dışında dile getiren yok. Daha çok ilgilendiğim şey konuştukları dil oldu. Fransızlar akıcı dillerini asla İngilizceye kaptırmama uğraşı içindeler; İngilizce sorunuza Fransızca cevap veriyorlar. Ama Türkçe sorarsanız etraflarına bakınıyorlar; bir Türk var mı oralarda diye... Çoğunlukla da buluyorsunuz. Türkler -iş bulabilmek için- öğrenmişler Fransızcayı. Çalışmak ya da okula gitmek zorunda olmayanlarla tanıştım; tek bir sözcük öğrenmemişler. Düşünsenize 5, 10, hatta daha fazla bir süredir yabancı bir ülkede yaşıyorsunuz ve o ülkenin dilinde tek kelime bilmiyors
Yorumlar
Yorum Gönder